30 Mayıs 2010 Pazar

Budist Baggio

Roberto Baggio, aka küçük prens, 8 kardeşe sahip bir ailenin çocuğuydu. Bunun yararını özgür olarak okuldan kalan tüm zamanını futbola vererek kullandı. İlk kez 9 yaşında aldogno kasabasının takımında futbola başladı. 1982 yılında 6 gol birden attıgı leva macında dikkatleri üstüne cekti ve vicenza tarafından transfer edildi.1984-1985 sezonunda vicenza adına 22 gol kaydetti ve vicenza serie b'ye cıktı. Aynı sezon Fiorentina'ya transfer oldu ve İtalya genç milli takımına seçildi. Fiorentina'daki ilk sezonunda ayağı kırıldı.

Bir futbolcunun kariyerinde bu tür sakatlıklar çok önemli yer tutar. Roby,bu sakatlığın süperstar olmasında çok önemli yer tuttuğunu söyler. 1987 yılında budizme yönelir ve soka gakkai tarikatinin üyesi olur. Küçük prensin asıl farkedildiği yıllarda bu yıllardır. 1987-88 sezonunda 30 lig macında 15 gol atmış 10 italya kupası macında da 9 gol. İlk milli forma şansını da bu sezon buldu. Sonraki sezonda attığı 19 gol ile Fiorentina'nın UEFA yarı finali oynamasında büyük pay sahibi oldu.

Ve sene 1990.. Juventus 17 milyon $ karşılığında Baggio'yu transfer eder.. Floransa sokakları karışır.. Taraftarlar kulübe yürür ve kulüp binasını taşlarlar.Juventus'daki ilk sezonunda 47 macta 27 gol attı, 1992'de finalde attıgı golle Juventus'a UEFA kupasını kazandırdı. 1993'de avrupa'nın en iyi oyuncusu secildi sezon boyu 22 gol attı.

Sonra malüm USA 1994. Roby yüksek formuyla takımı sırtlar, yarı finalde bi sakatlık geçirir. Sakatlığına rağmen finalde oynar ve o meşhur penaltıyı kaçırır. Malesef çoğu insan onu bu anıyla hatırlar. Halbuki kendisi İtalya'da gol sayısı olarak 200 ler kulübündedir ve Baggio klasik bir "golcü" değildir. Daha çok 10 numara pozisyonunda forveti destekleyen bir rolde oynar. Attığı paslar,çalımlar,frikikler öldürücüdür.
1995 de Milan'a transfer oldu. Oynadığı iki sezon boyunca hayranlarını üzsede, Milan'ın 4-3-2-1
sisteminde Dejan Savicevic ile birlikte oluşturduğu 2'li, ünlü santrafor Liberya'lı George Weah'a harika sezonlar geçirdi. Ardından Bologna'ya transfer oldu ve kendini yeniden buldu. O sezon tam 26 gol atmıştı!

1998 Fransa Dünya Kupası'nda halkın ve hayranlarının yoğun baskısıyla Cesare Maldini onu takıma çağırdı. Şili maçıydı, hakem penaltı noktasını gösterdi. Roby topun başına geçti ve topu ağlarla buluşturdu. 4 senelik baskı üstünden kalkmıştı.
İtalyanların ne kadar koyu katolik olduklarını bilirsiniz. Budist Baggio, 80 lerde ve 90 larda İtalyanların futbol ilahıydı. Futbol tarihinin en karizmatik oyuncularından biriydi. Kimileri onu Maradona'dan sonraki en iyi 10 numara olarak görür. Kendiside bir Zico hayranıdır. Michel Platini onun için "O ne bir 10 numaraydı,ne de 9 numara.Onun için 9,5 numaraydı diyebilirsiniz" diyerek hücum hattındaki önemini vurgular.
Futbolu bıraktıktan sonra nabıcaksın tadında bir soruya "cep telefonunun olmadığı bir yere gidicem" der.En son Arjantin'de ava gittiği konusunda söylentiler var..